Haberler

Dr.Akkan Suver Azerbaycanda AIR CENTER'da konuştu

5 Mayıs 2023 Cuma - Okunma: 658
Dr.Akkan Suver Azerbaycanda AIR CENTER'da konuştu

Bakü’de Haydar Aliyev'in 100. Doğum Yılı münasebetiyle düzenlenen uluslararası toplantıda Dr. Akkan Suver konuştu.

Azerbaycan Air Center Düşünce Merkezi tarafından tertiplenen ve Marmara Grubu Vakfı Mütevelli Heyet Üyesi Mahmut Saklı’nın da hazır bulunduğu toplantıya Dışişleri Bakanlığı'mızdan Büyükelçi Hasan Ulusoy da katıldı.

 

Dr.Akkan Suver'in konuşma metni aşağıdadır;

 

        Uluslararası Analizler Merkezi Değerli Başkanı,

        Muhterem Hanımefendiler,

        Muhterem Beyefendiler,

 

       Öncelikle, bu yıl doğumunun yüzüncü yılını yaşamakta olduğumuz Azerbaycan'ın Büyük Evladı Haydar Aliyev'i saygı ile anıyorum.

       Gene bu yıl ülkemiz Türkiye, Cumhuriyeti’mizin yüzüncü şeref yaşını idrak etmiş bulunmaktadır. Bu vesileyle bu büyük millet bayramımızı da burada kutlamak istiyorum.

        Bana verilen konuşma başlığı : "Azerbaycan ile Ermenistan İhtilafı ile başa çıkmak".   Ömrünün büyük bir kısmını barış ve diyalog yolunda geçirmiş de olsam konunun zorluğunun ve öneminin farkındayım.

      Dolayısıyla sözlerime bir tarihi olayı sizlerle paylaşarak başlamak istiyorum.

      1922 yılının 9 Eylül günü İzmir'deyiz. Türk Ordusu Yunan işgali altındaki İzmir’e girmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de İzmir'e gelir.

       Büyük Atatürk,  İzmir'e geldiğinde konaklaması için bir köşk hazırlanmıştır. Bu köşk işgal sırasında İzmir'e gelen Yunan Kralı'nın kaldığı köşktür.

       Büyük Atatürk köşke geldiğinde yerde Yunan Bayrağı görür.

       Mermer merdivenlerde yere serilmiş kocaman bir Yunan Bayrağı.

       Sorar:

       -Nedir bu?

       -Yanındakiler anlatır : “Yunan Kralı bu köşke girerken bu basamaklarda Türk Bayrağını çiğnemişti Paşam.”

       Büyük Atatürk : “Hata etmiş. Ben bu hatayı tekrar edemem. Bayrak bir milletin şerefidir, Ne olursa olsun, kimin olursa olsun yerlere serilmez ve çiğnenemez. Kaldırınız”

      Bu müstesna olaydan 101 sene sonra, üç hafta evvel Ermenistan'da yapılmakta olan Avrupa Halter Şampiyonası'nda Azerbaycan'ın Bayrağı'nın taşıyıcısının elinden alınıp, yakılmasıyla karşılaştık.

      Bir tarafta Bayrağı o milletin şerefidir diye değerlendiren bir düşünce, diğer tarafta bayrak yakan bir zihniyet.

      O Bayrağa saygı gösteren düşünce, bir sene sonra yüz yıldır yaşayan ve yaşayacak olan Lozan Barış antlaşmasını yapacaktır.

     Burada bir duralım.

     Biz, bugün burada bayrak yakan bir düşünceyle masaya oturmanın yollarını konuşacağız.

     Önce bir tespit yapalım.

     Bir barış masasına ihtiyaç vardır.

     Bu masanın muhatapları Azerbaycan ve Ermenistan'dır.

     Ermenistan masaya Rusya'dan , Fransa’dan, Avrupa Birliği'nden özellikle de İran'dan bağımsız oturmalıdır.

      Diğer taraftan belirtmek gerekir ki; mevcut jeopolitik durum, Azerbaycan’ın lehinedir. Zira Batı’nın iki düşmanı Rusya ve İran, Ermenistan’ın müttefiki gibi hareket ederken; Fransa’nın eylemleri de AB’nin yapıcı çabalarını sekteye uğratmaktadır. Bu ise mevcut statükonun korunması anlamına gelmektedir.

      Öte yandan ABD, Karabağ Ermenilerine kültürel veya farklı bir statü verilmesini savunmaktadır. Bu ise ABD’yi de arabuluculuktan uzak Ermenistan’ı destekleyen tarafgir bir noktaya savurmaktadır. Zira Washington yönetimi, Karabağ’a yeni bir statü kazandırarak bölgede etkin bir güç olma arzusu içerisindedir.

      Gelinen noktada ABD, Rusya ve Fransa’nın Ermenistan’ı destekleyen yaklaşımı, barış sürecini baltalamaktadır. Bu da tarafların uzlaşma olasılığını zorlaştırmaktadır. Oluşan bu yeni tablo ise yeniden askeri çatışma riski taşımaktadır. Dolayısıyla Ermenistan’ın barış görüşmelerinde beklenen adımları atmaması halinde, Azerbaycan Ordusu’nun operasyon seçeneğini gündeme alması şaşırtıcı olmayacaktır. Esasen sürecin Azerbaycan’ın çıkarına olması da bundan kaynaklanmaktadır. Çünkü Bakü yönetimi, işgal altındaki diğer bölgeleri de kurtarmaya dönük ciddi bir iradeye sahiptir.

     Zira Ermenistan’ın çıkarı: Azerbaycan’a karşı ittifaklar aramak olmamalı, onunla anlaşmaya yönelik olmalıdır, bu arada Türkiye ile de yakınlaşma fırsatını kaçırmamaktır.

     Ermenistan masaya kendi öz düşüncesi,  kendi şartları ve kendi imkânları ile oturduğunda görecektir ki, kurulacak diyalog, problemlerin çoğunu ortadan kaldıracaktır.  Öte yandan askeri yollarla her hangi bir çözüm sağlanamayacağını da bilmemiz gerekir. Zira bu konu iki yıl önce kapanmıştır.

     Aslında konu, 1996 yılında Lizbon'da kapanmıştı. Merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in yüksek ikna kabiliyeti ile Lizbon’da yapılan AGİT Toplantısı’nda katılımcı ülkeler, Ermenistan hariç oy birliğiyle Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul etmişlerdi, o gün masada alınan bu tarihi karara uyulsaydı, bugün Ermenistan farklı bir yerde olacaktı.

     Otuz yıl sonra masada kalemle alınan karar hayata, tüfekle geçirilmişse bundan sorumlu Ermenistan'dır.

     Görünürde, batılı ülkeler barıştan yana davranışlar içindedirler ama karar vermekte ne hikmetse Ermenistan'ın yanında olmaktan kendilerini alamazlar.

     Ama bu yol yanlıştır. Faydasızdır.

     O nedenle de,  hem Ermenistan hem de destekçilerinin Karabağ Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan gerçeği yani olan mevcut olan statükoyu kabullenmeleri gerekmektedir. Bir başka deyişle 10 Kasım mutabakatının maddelerinin uygulanır hale getirilmesi barışa gidecek yolun haritasını oluşturacaktır. Ermenistan’ın uluslararası kabul görmüş sınırlarına dönmesi, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını geri almasının ardından, şimdi iki ülkenin bir barış anlaşmasına varması için diplomatik çalışmaları yeniden başlatmanın tam zamanıdır. Bu yola girildiğinde yalnız barış da gelmeyecek, Ermenistan da nefes alacaktır. Ermenistan'ın özellikle ihtiyaç duyduğu ikili ve bölgesel ekonomik işbirliklerinin önü de açılacaktır.

      Barış alanında önemli bir konu başlığının da Zengezur Koridoru olduğunu unutmayalım.

      Zira Zengezur Koridoru’nu sadece ekonomik veya ulaşım projesi halinde görmek eksik olur. Bu, Azerbaycan’ın doğal hakkı olan stratejik bir projedir.

      Hatırlanacağı üzere 10 Kasım 2020 tarihli bildiride Azerbaycan’ın batı bölgeleri ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında bir ulaşım bağlantısının olması ve Ermenistan’ın bunu sağlaması açıkça belirtilmiştir.

     Güçlü ve sürekli diyalog diplomasinin yürümesi taraflar için en iyi yol olarak görünmektedir. Kalıcı barışa ancak böyle ulaşmak mümkündür.

     Elbette Ermenistan'a düşen bir başka görev de, provokasyonlardan vazgeçmek, işbirliği ve barışa yönelik samimi adımlar atmak da olmalıdır.

     Mesela Kapan şehrinde İran'ın alel acele konsolosluk açmasının barış sürecine ne faydası vardır?

     Türkiye'ye karşı kışkırtıcı politikalar Ermenistan'a ne sağlar?

     Ermenistan’da üç gün önce Nemesis Anıtı açılmıştır.

     Tasvip edilmesi mümkün olmayan çarpık bir tarih yorumunun zihinlerde halen devam ettiğini göstermesi bakımından Nemesis’de ısrar edilmesi, Ermenistan’a normalleşme sürecine bir katkı sağlamayacaktır.

     Türkiye önceki gün itibariyle hava sahasını Ermenistan uçaklarına kapatmıştır.

     Ermenistan için bu iyi mi olmuştur?

     Ermenistan'ın destekçilerinin ve diyasporasının yönlendirmesiyle gerçekleştirdiği sınır ihlalleri, çatışmalar ve can kayıpları kime hizmet etmektir?

    Biz burada barıştan söz ederken, Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya liderlerinin imzaladığı mutabakata göre Karabağ'da Ermenistan'a ait silahlı birliklerin bulunmaması gerekirken, Ermenistan'ın Karabağ'a askeri sevkiyatını sürdürerek mutabakata aykırı davranış sergilemesini kim nasıl izah etmektedir?

    Her şeye rağmen ben, Ermenistan'da da aklı başında insanlar olduğuna inanıyorum.

    Zira konjonktür, duyurulan pozisyonlar ve yapılan açıklamalar, uluslararası toplumdaki neredeyse bütün aktörlerin bu yolu desteklediğini gösteriyor.

    Ermeni tarafının müzakere sürecini aksatmaktan vazgeçip, sorumluluk üstlenerek, bir barış anlaşması imzalamaya bir başka deyişle Prag’da kaydedilen ve Soçi’de onaylanan sorunları çözmeğe karar vermesi gerekmektedir.

    Sözlerimi iki atasözünü kendime göre değiştirerek bitirmek istiyorum.

    “Unutmayalım ki savaş bir fedakârlıktır eğer komşunuzun oğlunu değil de kendinizi feda ederseniz.”

    Bir başka söz “akıllı milletlerde oğullar babalarını gömerler, bayrak yakan milletlerde de babalar oğullarını gömerler.”

      Hepinize savaştan uzak günler diliyorum.