Haberler

8 MART DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ KUTLU OLSUN

8 Mart 2019 Cuma - Okunma: 2080
8 MART DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ KUTLU OLSUN

Bugün, yaşamın her alanında kadınların uğradığı eşitsizliklere dikkat çekiyor, İlgilileri toplumsal cinsiyet eşitliğine öncelik vermeye davet ediyoruz. Kadına yönelik şiddet önlenmeli, kadının eğitime, çalışma hayatına ve siyasete katılımının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Kadın sorunu tüm toplumun sorunudur. Siyasetin, Ekonominin, Demokrasinin, Siyasetin kadınların potansiyeline, enerjisine ve bakış açısına ihtiyacı vardır.

8 Mart Dünya Kadın Hakları Günü, bütün dünyada yüzyılı aşkın bir süredir kutlanıyor.

Ülkemizde de Dünyada olduğu gibi çeşitli etkinlikler ve yürüyüşlerle kutlanan bu günde Ekonomiden siyasete birçok alanda süregelen cinsiyet eşitsizliklerine dikkat çekiliyor…

EKONOMİDE, BİLİMDE, SİYASETTE VE YÖNETİMDE KADIN YOKSA; KALKINMADAN, DEMOKRASİDEN, GELECEKTEN UMUT YOKTUR..

Dünya Ekonomik Forumu açıkladığı 2018 Cinsiyet Eşitliği Raporuna göre Türkiye kadın erkek eşitliği konusunda 149 ülke arasında 130'uncu sırada olduğunu açıklamıştır..

8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili Müjgan Suver'in Gözlem Gazetesi'nde yayınlanacak olan yazısını okumak için:

Onurlu Kadınlarımıza saygıyla

Gülşen'i tanıdığımda henüz 15 yaşlarındaydı.. Sınıfımızın çalışkan ve dikkat çeken, güzel kızlarından biriydi..

Ailesi onu daha ortaokulu bitirmeden, zengin bir ailenin, bir baltaya sap olmamış, otuzlu yaşlardaki haylaz oğluyla nişanlamıştı.
Bizler büyük şehirlerdeki yatılı liselere girebilmek için imtihanlara hazırlanırken, onun ağlıya ağlıya gelin olduğunu duyup üzülmüştük..

Zengin aileden aldığı yüklü "başlık parası" ile belki babasının borçları kapatılmıştı ama "hayır" deme cesaretini kendinde bulamamış olmanın pişmanlıkları, onun küçük yüreğinde onulmaz yaralar açılmasına neden olmuştu.

Sonra aradan yıllar geçti.

O bizleri biz onu unuttuk..

Tekrar karşılaştığımızda o "Kadın Sığınma Evi’nde kalan, otuzlu yaşlarında, üç çocuklu bir anneydi artık. İlk gördüğümde tanıyamadım. Çok değişmişti. O güzel, canlı genç kadın gitmiş, solgun, yorgun ve ürkek bir kadın haline gelmişti. Her geçen yılda sanki iki yaş birden almış gibiydi.. Şimdi o, kocasından yıllardır şiddet görmüş, kurtulup boşanmaya çalışan, yüzlerce kadından biriydi… Üç çocukla sığınıp barınacak ne bir ailesi , ne geçimini sağlayacak bir geliri ve işi vardı..

İyileşmesi ve boşanması uzun sürdü. Kocası nafaka vermemek için çok diretti. Tehditler etti ama o yılmadı , kararından hiç dönmedi..

Çocuklarıyla birlikte temiz bir muhitte küçük bir eve çıktı.. Sığınma evinde tanıştığı iki kadınla birlikte ev yemekleri yapan, küçük bir lokanta işletiyorlar şimdi..

Hayat bu!.. Kime ne gösterecek bilinmiyor..

Düşünün ya Sığınma Evleri olmasaydı? Ya kadınlarla erkeklere eşit eğitim hakkı, eşit çalışma hakkı, siyasete eşit katılım hakkı veren medeni yasamız, ceza yasalarımız olmasaydı? Kadınları ve çocukları şiddete karşı koruyan yasalarımız olmasaydı !?

İşte kadınları ve çocukları köleleri gibi görmeğe alışmış, istismarcıların, düşünce yetisini kaybetmiş kara cehaletin, gelenek ve din maskesinin arkasına saklanıp, kadın haklarına karşı çıkmaları bundandır.. Gücünü kaybettiğini gören bağnaz zihniyetin modernite düşmanlığı bundandır.

18 yaş evliliklere ceza getiren yasalara, nafakaya karşı çıkmaları bundandır. Toplumsal cinsiyet eşitliği projelerinin okullardan geri çekilmesi bundandır. Kadın hakları için çalışan derneklere düşman olmaları bunun içindir.

Türkiye’de kadın hakları hareketi Osmanlı zamanında başlamıştır. Nezihe Muhittin daha 1920 yıllarında, kendi gibi iyi eğitim almış, kadınlarla birlikte güçlü bir kadın hareketini başlatmıştır. Kadınlarla birlikte Halk Fırkasını kurmuş ve kadınlar için oy hakkı istemiştir.

Bunun mücadelesini vermiştir. 1923 yılı Haziran seçimlerinde, kadınların henüz seçme seçilme hakkı yokken, Konya, İstanbul, Diyarbakır, Malatya illerinden Nezihe ve Latife Hanımlara oy verenler olmuştur.

Ancak o yıllarda henüz Meclis kadınlara parti kurma hakkı vermediği için meclise girme şansları olmamış, partiyi kapatmak zorunda kalmışlardır. 1924 de Nezihe Muhittin ve arkadaşları varlığını bugünlere kadar taşımış olan Türk Kadınlar Birliğini kurmuşlardır. Nezihe Muhittin'in hayatı kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesi için çalışmakla geçmiştir...

Ve ondan sonra bu bayrağı teslim alan, Halide'lerin, Süreyya'ların, Nermin’lerin, Sema'ların, Türkan'ların, Aysel’lerin, Hülya’ların Canan'ların, Fatma'ların, yüzlerce, binlerce kadının, bu uğurda, bu yolda verdikleri mücadeleler sonunda bugünlere gelinmiştir.

Şimdi her Dünya Kadınlar gününde, minnet ve şükranla, hep bu onurlu kadınları düşünürüm.