Azerbaycan
AZERBAYCAN
Azerbaycan Devleti, Marmara Grubu Vakfı'na her zaman cömert davrandı. Dr. Akkan Suver'e fahri doktora unvanı veren Azerbaycan Devleti, kendisine "Terakki Madalyası" ve "Dostluq Orden" i de verdi. Marmara Grubu Vakfı Mütevelli Heyet Üyesi Şamil Ayrım'a da hem Terakki Madalyası'nı hem de "Dostluq Orden"i veren Azerbaycan Devleti, Azerbaycan dilinde Dr. Akkan Suver'e ait üç ayrı kitabı da yayınlamayı da sağlamıştır. Azerbaycan Ulaştırma Bakanlığı da 18. Avrasya Ekonomik Zirvesi'nde özel bir pul bastırarak Marmara Grubu Vakfı'na jest yapmıştır.
Her konuda mükemmel işbirliğinin başarılı bir şekilde gerçekleştiği Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin sivil toplum ayağında Marmara Grubu Vakfı ayrı bir yere sahiptir. Bu işbirliği köklü kardeşçe ilişkilerimizden kaynaklanıyor. Marmara Grubu Vakfı olarak, bu ilişkileri hak ettiği seviyede tutmaya özen gösteriyoruz.
Bu arada, Azerbaycan'ın uluslararası arenada kat ettiği mesafe takdire şayandır.
Uluslararası toplumun saygın bir üyesi olan Azerbaycan, zengin doğal kaynakları ve ekonomik potansiyeli nedeniyle iş dünyasında ve ekonomik çevrelerde favori bir yatırım noktası olarak görülmektedir.
Bizim gençliğimizde Paris'ten "ville de lumiére - ışık şehri" diye söz ederlerdi. Zannediyorum bir süre sonra yabancılar bu sıfatı Azerbaycan’ın Başkenti Bakü'ye yakıştıracaklardır. Düne kadar ateşler ülkesinin rüzgarlar şehri diye anılan Bakü artık ışık şehirdir.
Yıllardır şehrin imarına sarf edilen emekler bugün her hangi bir Avrupa şehrinden farksız bir atmosferle bizi karşı karşıya getirmiş bulunmaktadır. Bu güzel ve o nispette hoş atmosfere; eskiye sadık kalınarak restore edilen evleri, kendine özgü mimari örneklerinin izlerini taşıyan her biri ayrı bir anlam ifade eden sanatsal yapıları eklendiğinde ortaya gerçekten bir ışıklar şehri çıkmaktadır.
Bu arada dünyanın sayılı markalarıyla donatılmış mağazalar Paris'i, Londra'yı, Milano'yu kıskandıracak kadar gündelik hayatın tabii bir parçası olarak Bakü'ye canlılık katmaktadır. Dünyaca ünlü merhum mimar Zaha Hadid'in Hazar'ın dalgalarından esinlenerek ortaya koyduğu ölümsüz eseri Haydar Aliyev Kültür Merkezi ile alev kuleler tabir edilen modern mimarinin en güzel örnekleriyle bezeli yapılar, şehre gençlik aşılayan stadyumlar, Formula 1 yarışları ile Bakü erişilmezleri kucaklayan bir şehir oldu.
Şimdilerde ise, şehrin varoşlarının da elden geçirildiğine şahit oluyoruz. Büyük istimlakler sonucu ortadan kaldırılan komünizm döneminin kötü evleri, yerlerini yeni yaşam yerlerine, geniş bulvarlara ve yeşil alanlara bırakmaktalar. Ne kadar ışıklar şehriyse Bakü artık o kadar da yeşillikler şehridir. Geniş parkları, sahilde yürüyüş alanları ve büyük ağaçlıklı havuzlarla süslü meydanlarıyla Hazar'ın iyotu Bakü'nün derinliklerinde teneffüs edilebiliyorsa bu şehre verilen yeni veçhenin işaretidir.
Azerbaycan'ı "Can Azerbaycan " olarak da adlandırıyoruz. Bunun tarihi bir kökü var.
Kurtuluş Savaşı’nın ilk günlerinde, Mustafa Kemal Paşa, Doğu Cephesinin komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya bir mektup yazdı ve “Devletin parası yok. Ayrıca iç kaynak yok. Yeni kaynaklara ulaşana kadar Azerbaycan hükümetinden borç para almanızı öneriyorum. ” Karabekir Paşa, Azerbaycan hükümetine bunu iletti. Bu, Ankara ile Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti arasındaki ilk resmi temastı. Neriman Nerimanov ilk önce Türkiye'ye 500 kilo altın, ardından Rusya'dan Ankara'ya 10 milyon altın ruble gönderdi. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa, "savaş biter bitmez geri ödeyeceğiz" diyen bir mektup gönderdi. Neriman Nerimanov bunu aldığında, Ankara'ya da bir mektup yazdı. “Sevgili Paşa, biz Türkler, kardeşlerimize borç vermeyiz. Kardeşler her zaman birbirlerine yardım eder. Biz kardeşiz ve elinizi tutmaya devam edeceğiz "dedi.
Bu yüzden Azerbaycan'ı "Can Azerbaycan" olarak adlandırıyoruz. Şimdi önemli bir görevimiz var. SOCAR projesini yabancı yatırım olarak adlandırmamamız gerektiğini düşünüyoruz. Kardeşimizin ülkemize yatırdığı en büyük proje olarak adlandırırsak daha mantıklı olur. Haydar Aliyev'i "Bir Millet-İki Devlet" ve "Azerbaycan ile Türkiye'yi Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'nda kalın zincirlerle birleştiriyorum" demesiyle bir kez daha anıyoruz.
Uzun yıllar hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde kardeş Azerbaycan'ın başında bulunan en büyük sorun hiç şüphesiz Dağlık Karabağ işgaliydi.
Uzun yıllar Ermenistan Devleti tarafından gasp edilen Azerbaycan toprakları, sayısız uluslararası kararlara, ihtarlara rağmen Ermenistan'ın kural tanımazlığıyla Azerbaycan'a iade edilmemişti. Bununla da kalınmamış, Ermenistan her aklına estiğinde, sayısız defa sınır ihlalinde bulunmuş ve Azerbaycan topraklarındaki sivil yerleşim alanlarına kurşun sıkmağa, bomba atmağa cüret etmişti.
Masada Azerbaycan'a tanınan hakkı kabul etmemekte direnen Ermenistan, geride bıraktığımız 2020 yılının yaz aylarında cüretini daha da arttırmış sivillere yönelik bombalı saldırılara tevessül etmişti.
Son dakikaya kadar sabır gösteren Azerbaycan Devleti, en sonunda işgalci Ermenistan'a gereken cevabı Silahlı Kuvvetleri vasıtasıyla vererek, Ermenistan'ı dize getirmişti.
Bu dize getiriş adalet içinde gerçekleşmişti. Zira "aman" dileyen Ermenistan'a işgal ettiği topraklardan çekilmesi için önce izin, sonra da talep üzerine süre tanıyan Azerbaycan, insaf ve akıl ölçülerine riayet etmek asaletini de göstermişti.
Türkiye bu olayların cereyanı sırasında topyekûn Azerbaycan'ın yanında yer almıştı. Deyim yerindeyse Azerbaycan'la yatmış, Azerbaycan'la kalkmıştı.
Can Azerbaycan'ı, O'nun şanlı ordusunu ve ilk günden beri diplomasi ve devlet adamlığıyla örnek bir duruş sergileyen Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'i ve dünden bugüne bir yumruk gibi birliğini muhafaza eden Azerbaycanlı kardeşlerimizin
Marmara Grubu Vakfı olarak sivil toplum kimliğimizle yanında olduk ve yanında olmaya da devam ediyoruz.